Sosyal anksiyete hakkında yazmaya psikoterapi sürecinden bahsederek başlamak istiyorum, danışan asistanımla konuştuktan itibaren ne oluyor, süreç nasıl ilerliyor, hem psikoloğa hiç gitmemiş kişiler için de bir fikir olmuş olur hem zaten sosyal fobi hastaları bilmedikleri ortamlarda bulunmak istemez belki onların da kaygısını azaltır diye düşündüm. Danışanlar benimle görüşmek için randevu aldıklarında ilk görüşmeden sonra büyük bir kısmından -ki bu takribi olarak danışanların yüzde 70 - 80’ine tekabül eder gelir- bir takım testler uygularım, tam bu noktada şunu düşünebilirsiniz yüzde 20 - 30 una neden uygulamıyorsun ? bunun sebebi bu küçük dilimde kalan danışanların spesifik bir problemle daha doğrusu evrensel bir problemle gelmiş olmaları, mesela yas gibi. Herkesin yas süreci farklıdır ama orada uyguladığımız belli başlı teknikler ve stratejiler vardır bunlar herkeste aynıdır, bir yakınını kaybetmiş hastanın akut süreci için teste ihtiyaç duymuyorum, nesi olursa olsun kayıp kayıptır. Tabii istisnası var o da dirençli durumlarda belirtiler başka bir nedenden mi kaynaklanıyor diye şüphelenmem. Ancak yas gibi istismar gibi spesifik bir problem değilse danışanlar başvurduklarında önce problemlerini tam anlayabilmek için, problemin şiddetini tespit edebilmek için bir takım testler uyguluyorum, başvuru sebebine eşlik eden başka bir problemi var mı varsa ne şiddette gibi sorulara cevap bulabilmek için diyebiliriz.
Sosyal Fobi testi tek sayfadan oluşuyor (Liebowitz), cevaplaması bayağı kolay olduğu için sosyal fobiden şüphelenmesem de danışanın kendini ifade ederken kısıtlandığı bir durum var mı baktığım konulardan, evet birçok danışanda -sosyal fobi sebebiyle başvurmadıysa- bir sosyal fobi tanısı alacak şiddette yüksek puan çıkmıyor ama yine de üzerinde çalışmanın kendisine iyi gelebileceği ölçüde bilgiler toplayabiliyorum bu sonuçlarla. (Bu biraz psikolog adaylarına süpervizyon gibi oldu ama yine de biraz daha anlatmaya devam edeceğim )
Yaşamımızı sürdürürken kendimizi ifade etmeye, ortaya koymaya ihtiyaç duyuyoruz, hayır diyebilmek, sınır koyabilmek, istismardan tutun narsistik kişilik bozukluğuna kadar literatürde sosyal fobinin ilişkili bulunduğu birçok çalışma var işte bu yüzden birinin sosyal fobisi olmasa bile sosyal fobik birisi gibi kısıtlandığı bir alan varsa psikoterapist için nedenlerini araştırmak çok kıymetli.
Bu yüzden siz de bu yazıyı okurken belki sosyal fobiniz yoktur ama gerildiğiniz bir sosyal konu olabilir işte o noktayı çözebilmek onu anlayabilmek için okumaya devam edebilirsiniz.
Sosyal fobinin ne olduğundan bahsedelim: Sosyal fobi insanın topluluk önüne çıktığında ya da tanımadığı birinin yanındayken aşırı mahcubiyet hissetmesi korkması, çok kaygılanmasıdır. Bu kişiler karşı tarafın kendisi hakkında olumsuz şeyler düşündüğünü, negatif değerlendirmeler yaptığını varsayar. Örneğin; tam şu an kesin benim bilgisiz biri olduğumu düşünüyor, beni cahil görüyor, yeteneksiz biri olduğumu düşünüyor. Ya da fiziksel konularla ilgili olabilir; benim çirkin biri olduğumu düşünüyor, burnumun yamuk olduğunu düşünüyor, dişleri ne kadar kötü diyor gibi. Halbuki biz bunları bilemeyiz, belki benimle konuşurken bile düşünceleri benimle ilgili değil. Dolayısıyla bu kişiler bu düşüncelerle kendini boğulmuş gibi hissediyor, bedeninde de bir takım belirtiler ortaya çıkıyor; çarpıntı, terleme, kasları gerginleşiyor, hatta bazılarına ateş basar bazıları tam tersi çok üşür, başı ağrıyor, ağzı kuruyor. Çok zor bir durum öyle değil mi ? Kim evinde rahatça oturmak varken tüm bunları yaşamak ister ki ? Evet sosyal fobi hastaları da böyle düşünüyor ve bu belirtileri yaşamamak için korktukları şeyi yapmaktan kaçınıyorlar. Kaçınmak derken mesela öğrenciler derse geç kaldıysa sınıfa giremez-herkes bir anda ona bakacağı için, birine çıkma teklif edemez, yeni biriyle tanışmak istemez, sosyal ortamlara girmez, dans edemez, telefonda konuşamaz, hatta sokakta yürüyemez, umumi tuvaletleri kullanamaz, hayatı gitgide o kadar daralır ki küçücük kendi içinde bir yaşam sürmek zorunda kalır. Onlarca hayali olsa da.
Problem burada başlıyor siz de biliyorsunuz ki kendimizi geliştirebilmek için, potansiyelimizi tam olarak ortaya koyabilmek için, birileriyle tanışmamız gerekiyor, tek başımıza hayatta bir şeyleri bir yere kadar yapabiliriz öyle değil mi ? Büyümek için desteğe ihtiyacımız var, bir yerlere gitmemiz lazım, bir şekilde kendimizi ortaya koymak fikirlerimizi savunmak zorundayız, bazı hatalar yapmamız gerekiyor ki doğru şekilde etkileşimde olabilelim, sosyal fobi hastalarının yaşamı ve iletişim becerileri çok kısıtlı kalır. Diğer insanları tanıyamazlar ve böylece dünyaya karşı ne yazık ki savunmasız kalırlar hatta çok uzun sürdüğünde bakış açıları dünya gerçeklerine çok uygun olmayabilir.
Bu arada bir dipnot verelim az önce yazdığım bedensel belirtiler beyinde paralimbik ve limbik sistemin aktivasyonunun fazla artması sebebiyle oluyor. Araştırmalar göre sosyal fobi toplumlarda yüzde 5 ila 10 arasında görülüyor aslında olduça da yüksek bir oran.
Peki ben sadece utangaç mıyım yoksa sosyal fobi hastası mıyım ? Bunu testlerle anlayabiliriz ancak basitçe; eğer biri sizi izlerken rahatsız oluyorsanız, dışarda yemek yerken, aldığınız kusurlu bir ürünü iade edecekken, öğretmen, patron, müdür gibi sizden daha üst mevkide biriyle konuşurken, ısrarla bir şeyler satmaya çalışan birine istemediğinizi söylerken, hoşlandığınız biriyle konuşmaya çalışırken rahatsız oluyorsanız ve bütün hayatınızı bunları yaşamayacak şekilde organize etmeye çalışıyorsanız, bunlardan ne pahasına olursa olsun kaçıyorsanız evet siz de bir sosyal fobi hastası olabilirsiniz. Ve öyleyse muhtemelen gülünç duruma düşmekten çok korkuyor ve çok utanıyor olabilirsiniz, evet kimse kendisine gülünmesinden hoşlanmaz eğer bir komedyen değilse ama adı üstünde hoşlanmamakla bundan fobi düzeyinde korkmak başka şeyler. Sırf bu korkum için işime gitmiyorsam, kimseyle sosyalleşmiyorsam, yeni aktivitelere katılmıyorsam evden çıkmıyorsam utangaç birine kıyasla ben daha farklı bir durumun içindeyim demektir.
İnsan zihni inandığı şeyle ilgili ipuçlarına yönelir, sosyal fobi hastasının zaten kendi içinde yetersiz, değersiz, kusurlu biri olduğuna dair inançları olduğu için etrafında bununla ilgili ipuçları arar ve bulmakta zorlanmaz, hepimiz bir şeylerden bu sonuçları çıkarabiliriz eğer istersek. Kendini gerçekleştiren kehanet kavramını bilirsiniz, sosyal fobi hastaları ortamda bir köşede yargılanmamak ve utanmamak için kimseyle iletişim kurmaz, çünkü sevilmeyeceğine kabul edilmeyeceğine inanır, çevresindeki insanlar da onun bu uzak tutumunu kendini beğenmişlik olarak algılar ve ondan uzak kalmaya devam edince de sosyal fobi hastası ‘bak ben zaten sevilmeyeceğimi biliyordum kimse benimle konuşmuyor’ diye düşünerek kendi tahminini haklı çıkarır. İşte bu kişinin yalnızlaştığı yer. Bu kişiler tanımadığı biriyle
konuşurken utanır. Bu utanç zaten rahatsız edici düzeyde olsa da utandığının görüleceğinden de utanır ayrıca. Göz teması kurmak istemez eli titriyorsa cebine koyar daha kötüsü bunların işe yaramadığını fark ederse daha da kötü hisseder. Daha da kaygılanır. Aslında sosyal fobisi olan kişi sürekli kendini gözlemler, şu an nasılım, bende bir kusur var mı, her şey yolunda mı gibi ve bunlar olurken ‘zeki görünmeliyim, mükemmel olmalıyım’ gibi inançları da varsa kaygısı daha da artacak demektir.
Sosyal fobinin tanımlanan birçok sebebi var ama ben bunlardan ebeveynlerle ilgili olanlara değineceğim çocuk sahibi ya da bir çocuk planlayan kişiler için bu kısmın faydalı olacağına inanıyorum, fazla suçlayıcı olmak, tahammülsüzlük, çocuğa gurur duyulduğu noktaları söylememek, aşırı eleştirmek, akranlarla kıyaslamak gibi tutumlar, çocuğunuzda sosyal fobi gelişmesine sebep olabilir. Bahsettiğim duygunun tonunu özellikle değindiğim davranış şekillerinden anlamışsınızdır. Sosyal fobi genellikle ergenlik çağında ortaya çıkıyor bu yüzden çocuk okula gitmek istemeyebiliyor, ve siz de ‘bizim çocuk utangaç’ diyerek konunun üzerinde durmayabilirsiniz bu aslında hem doğru bir tanım bu yüzden güzel ama hem de eksik bir tanım bu yüzden de biraz tehlikeli. Ne demek istedim ? Evet sosyal fobi hastalarıyla çalışırken bir yerlerde mutlaka utanç duygusuna denk geliriz. Katlanmak istemedikleri ve tahammül edemedikleri bir utanç duygusu olur ama bu ‘eh işte biraz utangacım’ denilebilecek boyutta değil, çok daha şiddetlidir. Dediğim gibi genellikle ergenlikte ortaya çıktığı için ebeveynlerin hızlıca konuyu anlayıp desteğe yönlendirmesi çocuğun hayatında birçok şeyi değiştirebilir. Çünkü müdahale edilmeyince çocuğun okuldaki işlevselliği düşer dahası ergenler şiddetli duygularla baş edebilmek için uyuşturucu ve alkol kullanımına yatkın olurlar bu yüzden bahsi geçen konu basit bir utangaçlık değildir. Ebeveynlerin düştüğü bir tuzaktan da bahsedeyim: Sosyal fobi hastası ev içinde gayet rahattır, size karşı her şeyi söyleyebilmesi dışarıda da böyle olduğu anlamına gelmiyor, dışarıdaki yaşamına bakmalısınız.
Biraz da tedavisinden bahsedelim: Sosyal fobi tedavisinde ilaç kullanımı çok güzel sonuçlar verir ancak ne yazık ki kişiler ilacı bırakınca rahatlığın ilaçlardan dolayı olduğunu düşündüğü için belirtiler tekrar gelebiliyor bu yüzden etkin bir psikoterapi en iyi çözüm bulacaktır. En genel hatlarıyla psikoterapi sürecinden bahsedeyim, klinisyen sizin tek tek sıkıntı çektiğiniz alanları belirleyecek o anlardaki düşüncelerinize etkili müdahalelerde bulunacak, ve ayrıca korkularınızla yüzleşmeniz için güvenli bir ortam yaratacaktır. Dikkat ettiyseniz etkin ve etkili gibi kelimeler kullanıyorum çünkü böyle söyleyince basit bir iş gibi geliyor bazılarına hayır bu incelikli bir iştir.
Sosyal fobiyi şizoid kişilikten ayırmanın önemli olduğunu da küçük bir not olarak ekleyerek veda edelim.
Eğer bir sosyal anksiyete problemi yaşıyorsanız lütfen şunları aklınızdan çıkarmayın, bu kişiliğinizin ve yaşamınızın bir parçası olmak zorunda değil, sizin kim olduğunuzu göstermiyor sadece bir hastalık ve bu hastalığın size çizdiği sınırlar içinde yaşamak zorunda değilsiniz, kararlarınıza davranışlarınıza korkularınızın yön vermesi gerekmiyor, biliyorum kolay değil ama lütfen terapistinizin sizin için oluşturduğu plan ve programa uygun şekilde davranışsal ödevleri yapmaya çalışın eğer yapamıyorsanız bunu açıkça terapistinizle konuşun ki başka bir çözüm üretebilin, sosyal fobiyle yaşamak zorunda değilsiniz.
Sosyal fobiyle ilgili konuşulacak daha çok konu var. Ama ben genel hatlarına olabildiğince kısa tutarak değindim, belki daha da detaylarına girdiğim ikinci bir yazı hazırlayabilirim.
Eğer sorularınız olursa bana direkt ulaşabilmek için mail gönderebilirsiniz, şimdilik hepinize harika bir hafta dilerim.
Yazının Youtube Videosu Açıklaması:
Sosyal fobi psikoterapi seanslarında danışanların kendilerinde ciddi değişimler gözlemlediği ve esasen en iyi doktor ile değil en güçlü davranışsal deneylerle sonuç veren bir anksiyete bozukluğu. Sosyal anksiyete ile başa çıkma yolculuğunuzda kendi kendine tedavi; destekleyen bir rehberle birlikte çok iyi sonuç vermekte ve araştırma sonuçlarına göre ilaçsız tedavi edilebilen ruh sağlığı problemlerinden biridir. Ancak bazı durumlarda psikoterapistiniz yine de ilaç tedavisi için gerekli yönlendirmeleri yapacaktır -ve aynı şekilde hekiminiz terapi için gerekli yönlendirmeyi yapacaktır. Bu kayıtta çocuklarda sosyal kaygı bozukluğu konusuna da bilişsel davranışçı yaklaşım üzerinden yer verdik. Eğer siz de insanlarla konuşma, topluluk önünde konuşma, kendini ortaya koyma ve potansiyelinizi ifade etmek konularında birkaç cevaba ihtiyaç duyuyorsanız bu kayıt sizin için iyi bir başlangıç olabilir.
Sosyal anksiyete bozukluğunun utangaçlıktan farkı ne, hangi belirtilerle ortaya çıkıyor, psikologlar konuyla ilgili ne yapıyor, hangi durumlarda bu tanıdan şüpheleniyoruz, kişinin yaşamını ne şekilde etkiliyor hepsini konuşuyoruz.
Yayınladığım hiçbir içerik kendi başına tanı ve tedavi sağlamıyor -ki zaten bu amaçla kaydedilmiyor. Sağlık şüpheleriniz için bir uzmanla görüşmelisiniz.
“Yukarıdaki içerik yazarın podcast serisindendir. 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserlerini Koruma Kanunu gereği site içindeki tüm dokümanlara ait haklar saklıdır. Site içerisinde yer alan sayfalarda hiçbir doküman, yazılı izin alınmaksızın kopyalanamaz, başka yere taşınamaz, alıntı yapılamaz, internet üzerinde veya her ne şekilde olursa olsun yayınlanamaz ve kullanılamaz. Aynı şekilde 5651 sayılı kanunu kapsamında telif hakkına konu olan eserle yasal haklarının çiğnendiğini düşünen hak sahiplerinin mail yoluyla iletişime geçmesi halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde eser yeniden değerlendirilerek yazılı dönüş yapılır. Yararlanılan kaynaklar, gerekli izinler ve haklar için mail yoluyla iletişime geçiniz.’’
Comments